ÖZET
Amaç:
Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi 2019 yılınca Çin’in Vuhan kentinde başlayıp koronavirüs kaynaklı kısa sürede tüm dünyada hızlıca yayılan bir pandemidir. Hastalık özellikle solunum yolunu etkilemesinden dolayı şiddetli akut solunum yolu enfeksiyonu sendromu-koronavirüs-2 olarak adlandırıldı. COVID-19 için literatürde birçok çalışma mevcut olup halen yenileri yapılmaktadır. Bu çalışmada COVID-19’un genç ve orta yaştaki yetişkinler üzerindeki etkileri araştırıldı.
Yöntem ve Gereçler:
SurveyMonkey istatistik programı kullanılarak 454 hastaya dijital ortamda 31 soruluk anket formu dolduruldu. Ek olarak verilerin istatistiki değerlendirmesinde SPSS 20 programı kullanılmıştır. Katılımcıların %55,07’si (250) 18-40 yaş arasında, %42,07’si (191) 40-65 yaş arasındaki popülasyondan oluşuyordu.
Sonuç:
COVID-19 hastalığının genç ve orta yaş erişkinlerdeki klinik sonuçları araştırıldı.
Bulgular:
Mevcut çalışmamızda favipiravir tedavisi alanlarda daha geç iyileşme oranları görülmüştür (p=0,05). Aynı şekilde favipiravir gibi plaquenil tedavisi alanlarda daha geç iyileşme oranları görülmüştür (p≥0,05). Yapılan çalışmalarda COVID-19 enfeksiyonunu koagülasyon kaskatını etkilediği ve tromboembolik olaylara predispozan olduğu saptanmıştır. COVID-19 tanılı hastalardan organlarına pıhtı atanların %40’nın düşük molekük ağırlıklı heparin (DMAH) tedavisi aldığı, %60’nın DMAH tedavisi almadığı saptandı. Çalışma popülasyonunu %76,65’i (348) sigara kullanmıyordu ve sigara içemeyenlerin hastalığı daha hafif atlattığı saptandı (p=0,047).
GİRİŞ
Koronavirüs ailesinin, 1950’lerin sonlarından beri insanlar ve hayvanlarda enfeksiyon yaptığı bilinmektedir. Dünya genelinde son otuz yıldır epidemi ve pandemilere neden olmuştur. 2019 yılının sonlarında ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) olarak isimlendirilen şiddetli akut solunum yolu enfeksiyonu sendromu-koronavirüs-2 (SARS-CoV-2) pandemisine neden olmuştur.
Enfeksiyonun insanlar arasında bulaşı doğrudan veya dolaylı olarak temas ve damlacık yoluyla gerçekleşmektedir. Hastalığı kapmış bireylerin hapşırması, öksürmesiyle ortaya çıkan damlacıklara diğer bireylerin temasıyla yayılmaktadır.
Enfeksiyonun kuluçka süresi ortalama 5-6 gündür. Kuluçka süresinden 11-12 gün sonra semptomlar ortaya çıkar. Semptomlar arasında ateş, halsizlik, öksürük, kas ağrısı, baş ağrısı, nefes darlığı, tat ve koku kaybı görülebilir. Hastaların çoğunda semptomlar hafif seyretmekle beraber, asıl olarak solunum sistemini ilgilendiren bir hastalık olarak bilinmesine rağmen hastalığın vücuttaki tüm organları ve sistemleri etkilediği anlaşılmıştır (1). SARS-CoV-2 dolaşım sistemi gastrointestinal sistem, böbrek ve santral sinir sistemini etkileyip multi-organ yetmezliğine neden olabilir (2). Meydana gelen organ disfonksiyonun patogenezinde viral toksisite, tromboz nedeniyle oluşan iskemik hasar immün ve renin anjiyotensin aldosteron sistemindeki etkilenme gibi çeşitli mekanizmaların etkilenmesi rol oynar (3).
Virüsü tanımlayıp tanısını koymak için RNA-2’nin izolasyonuna dayanan moleküler incelemeler ve immünolojik testler kullanılabilir. İmmünolojik testlerde virüse karşı oluşturulan antikorların varlığı veya vücut sekresyonlarında viral antijen varlığına bakılarak tanı konulabilir.
Solunum yolu sekresyonlarından alınan numunede viral RNA’nın revers transkriptaz-polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) yöntemiyle çalışılması tanıda en sık kullanılan ve altın standart olan yöntemdir (4-6).
En sık kullanılan radyolojik görüntüleme yöntemi ise bilgisayarlı tomografidir. Bilgisayarlı tomografi (BT) akciğer parankimini ve akciğer tutulumu hakkında değerli bilgiler verir.
YÖNTEM VE GEREÇLER
Cinsiyet, yaş gruplarına göre değerlendirildi. Hastalar sigara öyküsü, meslek grubu, kronik hastalık öyküsü, tanı alma çeşidi, bulaş kaynağı, korunma yöntemleri, önceki gribal enfeksiyonla semptom karşılaştırması, hastaneye yatış öyküsü, hastalığın atlatıldığının nasıl anlaşıldığı, korunma düzeyini anlamak için antikor testi yaptırıp yaptırmadığı, hastalık süresindeki semptomları, favipiravir, plaquenil tedavisi, kan sulandırıcı olarak aspirin veya vitamin ve destek tedavisi uygulanıp uygulanmadığı, oksijen ihtiyaçlarının, solunum destek cihazı ihtiyaçları olup olmadığı, hastalığı ne kadar sürede atlattıkları hastalığın atlatıldıktan sonraki 1. ve 3. aydaki hangi semptomlarını devam ettiği, hastalık süresince trombüs, emboli öyküsü, kardiyak ritim problemleri, kalp krizi öyküsü, COVID-19 aşılarının uygulandığı uygulandıysa hangi grup aşının tercih edildiği, aile bireylerinden COVID-19 nedenli vefatın olup olmadığı sorgulandı. Çalışma yerel etik kurul tarafından onaylandı.
İstatistiksel Analiz
Çalışmamızda COVID-19 tanısı almış 454 genç ve orta yaş popülasyondaki hastada, COVID-19 hastalığının etkilerini araştırmak için SurveyMonkey istatistik programı ile hastalara 31 adet soru anket şeklinde soruldu. Ek olarak verilerin istatistiki değerlendirmesinde SPSS 20 programı kullanılmıştır.
BULGULAR
Katılımcıların %51,32’si (233) kadın, %48,68’i (221) erkek popülasyondan oluşuyordu. Katılımcıların %78,86’sı 50 yaş altındaydı. %31,26’sı (141) sağlık personeli, %68,74’ü (310) diğer meslek gruplarından oluşuyordu. %25,78’inin (123) önceden kronik bir hastalığının olduğu, hastalığın tanısında %80,62’sinde (362) PCR testi, %16,70’inde (75) BT kullanıldığı %26,95’lik (121) kesimde ise semptomların gelişmesiyle başvurulan hekim tarafından tanı aldığı belirlendi.
Hastaların %33,77’si (153) birlikte yaşadığı aile bireylerinden, %23,84’ü (108) iş arkadaşlarından, %7,95’i (8) ise diğer akrabalarından bulaş olduğunu düşünüyordu. %20,09’luk (91) kesimin bulaşın kaynağını bilmediği saptandı.
Hastaların COVID-19’dan kendilerini koruma yöntemleri içinde en sık olarak cerrahi maske kullanımı %89,18 (404) olduğu %1,32’lik (6) grubun herhangi bir korunma yöntemi kullanmadığı saptandı (Tablo 1).
Hastaların %32,16’sının (146) daha önceden geçirdiği gribal enfeksiyonlara göre orta şiddetli, %9,47’sinin (43) belirtisiz olarak geçirdiği saptandı. Hastaların %88,77’sinin (403) hastaneye yatış gereksinimi olmadığı. Hastalarda en sık görülen semptom kası ağrısı %65,33’ünde (294), ardından daha az sıklıkla koku ve tat kaybı gelmektedir (Tablo 2).
Hastaların %32,18’inin (149) favipiravir tedavisi almadığı, %34,36’sının (156) plaquenil tedavisi almadığı, %24,01’inin (109) düşük molekük ağırlıklı heparin (DMAH) tedavisi almadığı, %31,28’inin (142) aspirin tedavisi almadığı saptandı. %84,60’lık (346) kesimin ise destek tedavisi olarak C vitamini aldığı saptandı (Tablo 3).
Hastaların %5,95’inin (27) oksijen tedavisi alma ihtiyacının olmadığı, %0,66’sında (3) entübasyon ihtiyacı olmadığı, hastalığı atlatma süresinin %76,56’sında (343) 14 gün içinde, %5,36’lık (24) kesimde ise 28 günden daha uzun sürdüğü saptandı. Hastalığı atlattıktan 30 gün sonrasında ise %40’ında (172) yorgunluk başta olmak üzere çeşitli semptomların devam ettiği görüldü (Tablo 4).
Hastalığı atlatıldıktan 90 gün sonrasında ise %15,55’inde (51) çok yakın oldukları kişilerin COVID-19 olması endişesi, %19,51’ünde (64) tekrar yakalanma korkusu olmak üzere anksiyete şikayetlerinin ön planda olduğu saptandı (Tablo 4). Görülen genel semptomların büyük oranda azaldığı tespit edildi
Hastaların %98,9’unun (449) organlarında COVID-19 kaynaklı oluşan emboli, trombüs oluşmadığı saptandı. Emboli veya trombüs oluşan %1,1’lik (5) kesimin %1,71’inde (2) akciğer, %2,56’lık (3) kesiminde ise kol ve bacaklarında oluştuğu saptandı. Hastaların %94,71’inde (430) kalpte herhangi bir ritim bozukluğu oluşmadığı saptandı. Kalp krizinin ise %0,44’ünde (2) oluştuğu saptandı. Hastaların %44,05’inin (200) aşı yaptırmakta kararsız olduğu, %35,24’ünün (160) aşı yaptırdığı, aşı yaptıranların ise %33,82’lik (138) oranla en çok Pfizer-BioNTech aşısını yaptırdığı tespit edildi. COVID-19 hastalığını hafif atlatanların (14 gün <) %36,7’si aşılanmayı düşünürken, %63,3’ü aşı yaptırma konusunda kararsız veya yaptırmayı düşünmüyor. Hastalığı orta düzeyde atlatanların (14-28 gün) ise %65,4’ü aşı yaptırma konusunda kararsız veya yaptırmayı düşünmüyor. Ağır düzeyde (>28 gün) atlatanların %79,2’si aşı yaptırma konusunda kararsız veya yaptırmayı düşünmüyor (p=0,596).
Hastaların 48,1’lik (190) kesiminin yakın çevresinden COVID-19 nedenli vefat eden bireylerin olduğu saptandı.
Mevcut çalışmamızda favipiravir tedavisi alanlarda daha geç iyileşme oranları görülmüştür (p=0,05). Aynı şekilde favipiravir gibi plaquenil tedavisi alanlarda daha geç iyileşme oranları görülmüştür (p≥0,05). Çalışma popülasyonunu %76,65’i (348) sigara kullanmıyordu ve sigara içemeyenlerin hastalığı daha hafif atlattığı saptandı (p=0,047) (Tablo 5).
Yapılan çalışmalarda COVID-19 enfeksiyonunu koagülasyon kaskatını etkilediği ve tromboembolik olaylara predispozan olduğu saptanmıştır (7). COVID-19 tanılı hastalardan organlarına pıhtı atanların %40’nın DMAH tedavisi aldığı, %60’nın DMAH tedavisi almadığı saptandı.
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmamızdakı veriler hastalar tarafından dijital ortamda doldurulmuştur. Çalışmamızdaki popülasyonun genç, orta yaşta olması ,eşilk eden kronik hastalıklarının olmaması nedeniyle bazı sonuçlar literatürdekinden farklı elde edilmiştir.
TARTIŞMA
Çalışmamızın sonucunda, sağlık personeli olarak görev yapmak, yakın çevreyle olan temas, yaştan etkilenen durumlar olmayıp predispozan faktörler arasında yer almaktadır. Sigara içmeyle COVID-19’un mortalite ve morbidite arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (8). Fakat çalışmamızdaki popülasyonun %76,65’i (348) sigara kullanmamasından dolayı literatürden farklı sonuç elde edilmiştir. İleri yaş ve COVID-19 arasında ilişkiyi saptamak için yapılan İtalya’da yapılan araştırmalarda 70-79 yaş ve 80 yaş ve üstündeki hastalarda sırasıyla mortalite oranları %12 ve %20 olarak belirlenmiştir (9). Anket popülasyonumuzun genç nüfus olması ve popülasyonumuzda mortalitenin olmaması bu çalışmayı desteklemektedir. Hastalığın patogenezinde görev alan T- ve B- lenfositlerin görev aldığı bilinmektedir (10). Yaşlılıkta T- ve B- lenfositlerin üretimi azalır ve hücrelerin fonksiyonel işlevleri azalır bu sebepten dolayı ileri yaş popülasyonda koronavirüse karşı oluşan immün yanıt genç popülasyona göre daha az oluşmaktadır. Çalışmamızın sonucunda genç popülasyonda hastalığın düşük oranda morbiditeyle ilişki olması yapılan araştırmaları desteklemektedir.
Kronik hastalık, komorbidite bulunması, bakım evinde kalma hastalığın seyrini kötüleştirmektedir (11). Genç yaş popülasyonda bu durumların daha az bulunması hastalığın seyrinin daha hafif atlatılmasının sebeplerinden biridir.
COVID-19’lu tanılı hastalarda görülen kardiyak ve kardiyovasküler komplikasyonlar arasında yer ala aritmi, miyokard infarktüsü, kardiyomiyopati, kalp yetmezliği yer alır. Çalışmamızdaki popülasyonda kardiyak komplikasyon oranının az saptanması, ileri yaş popülasyonda ise komorbidite vb. çeşitli faktörlerden dolayı daha yüksek oranda saptanması yapılan çalışmaları desteklemektedir.
İleri yaş popülasyonda diabetes mellitus, kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon sıklığı artmaktadır. Çin’de yapılan bir dizi çalışmada bu durumların bulunması prognozunun seyrini kötüleştirmekte ve yoğun bakım ihtiyacını sırasıyla 2 kat, 3 kat, 2 kat artırmaktadır. Aynı şekilde mortalite oranını da artırmaktadır (12). Çalışmamızın sonucunda genç, orta yaş popülasyonda COVID-19 hastalığının prognozu, ileri yaştaki hasta popülasyonuna göre prognozunun daha iyi komplikasyonların ve yoğun bakım ihtiyacının daha az görüldüğü tespit edilmiştir.
Favipiravir ve plaquenil tedavisi alan hasta grubunda daha geç iyileşme oranı saptanmasının sebebi bu grubun daha ağır hastalık geçirmesi ve bu sebeple ilaç başlanabilmesi olabilir. Ayrıca yapılan bir çalışmada ağır COVID-19 hastalarında favipiravir tedavisinin fayda sağlamadığı saptanmıştır (13).
Plaquenil için yapılan bir çalışmada ise belirgin bir faydasının olmadığı, toksisite yapma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle önerilmemektedir (14).
DMAH tedavisi alanlarda tromboemboli olay görülmesi oranı daha düşük olup çalışmada tromboemboli geçiren hasta sayınısın az olması nedeniyle (n=5) p değeri istatistiksel olarak anlamlı çıkmamıştır (p=0,346).
Hastalığı geçirme süresine göre baktığımızda hafif atlatanlar ve orta-ağır atlatanlar kıyaslandığında orta-ağır atlatanlar genel olarak aşı yaptırma konusunda kararsız veya yaptırmamayı düşünüyor. Literatürde tam doz aşı uygulamasından ortalama 14-20 gün sonra immün sistemin COVID-19’a karşı koruma sağlayabileceği belirtilmiştir (15). Türkiye’de yapılan bir araştırmada Aşı yaptırma konusundaki olumsuz görüşünün sebepleri arasında aşının yan etkilerinden korkma (16), üretici firma güvensizliği, aşının etkinliğine güvenilmediği saptanmıştır (17).
SONUÇLAR
COVID-19 hastalığı mortalite ve morbitide oranı yüksek olan bir pandemidir. Birçok çeşitli semptomlara sebep olmak ile birlikte bazı klinik bulgu ve semptomları uzun süre devam edebilmektedir. Eşlik eden kronik hastalık durumlarında klnik daha ağır seyretmektedir. Tedavisinde çeşitli ilaçlar denenmiş olmakla birlikte bazılarının etkinliği gösterilememiştir. Çalışmamızda COVID-19 hastalığının genç ve orta yaş erişkinlerdeki klinik sonuçları araştırılmıştır.
* Etik